Cumartesi Anneleri 1075. haftada ‘Dargeçit’te kaybedilenler için adalet istedi – Son Dakika Türkiye Haberleri

1995'ten bu yana İstanbul-Beyoğlu'nda gözaltında kayıp yakınlarının akıbeti hakkında bilgi almak ve sorumluların yargılanması çağrısında bulunarak eylem gerçekleştiriyorlar. Anneler CumartesiBu hafta (1 Kasım 2025) Galatasaray Meydanı'na karanfil bırakan açıklamalarını okudu.

“DARGEÇİT'Lİ KAYIPLARIN GÖZALTINDA ÖLDÜRÜLDÜĞÜ VE KUYULARA GÖMÜLDÜĞÜ GERÇEK ORTAYA ÇIKTI”

“Gözaltında kaybetme suçunun kabul edilmesini, gerçeklerin ortaya çıkmasını ve adaletin yerini bulmasını istemek için buradayız.” Açıklamanın tamamı şu şekildeydi:

Israrla söylüyoruz: Geçmişteki insanlığa karşı işlenen suçlar ele alınmadan ve adalet sağlanmadan Türkiye demokratikleşemez; İnsan hak ve özgürlüklerinin, ifade ve siyasetin kapsamını genişletecek bir temele ilerlemek mümkün değildir. İnsan onurunun, hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı bir yaşam tarzının inşa edilmesi mümkün değildir.

Galatasaray olarak hikayelerini paylaştığımız derin acıların tekrarlanmaması, adaletsizliklerin açtığı derin yaraların sarılabilmesi ve bu ülkenin evlatlarının geleceğe güvenle yürüyebilmesi için mevcut ihlaller döngüsünün durdurulması gerekiyor.

1075'inci haftamızda Dargeçit'te şiddet politikaları nedeniyle gözaltına alınan ve geri dönemeyen kayıplarımız için adalet istiyoruz.

Mardin/Dargeçit'te 29 Ekim-8 Kasım 1995 tarihleri ​​arasında ağır silahlı askerler ve köy korucuları tarafından düzenlenen ev baskınlarında 4'ü çocuk, 2'si lise öğrencisi ve 2'si kadın çok sayıda kişi tutuklandı. Tutuklananlar Dargeçit Jandarma Taburu'na götürüldü.

Gözaltına alınanların bir kısmı bir süre sonra serbest bırakıldı. Ancak 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, 16 yaşındaki Nedim Akyön, 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan, 20 yaşındaki Abdurrahman Olcay, 21 yaşındaki Abdurrahman Coşkun ve 57 yaşındaki Süleyman Seyhan'dan herhangi bir haber gelmedi.

Kazadan dört ay sonra 6 Mart 1996'da Süleyman Seyhan'ın yanmış ve başsız cesedi bir kuyuda bulundu. Seyhan'ın bulunmasından iki gün sonra Dargeçit Jandarma Taburu'ndan uzman çavuş Bilal Batırır da ailesine Seyhan'ın yerini bildirdiği ve taburdaki olayları üst makamlara aktarabilecek potansiyele sahip olduğu için ortadan kayboldu.

Ailelerin kayıp kişileri bulmak için yaptığı suç duyuruları, etkili soruşturmalar yapılmadan soruşturmanın başarısızlıkla sonuçlanmasıyla sonuçlandı.

Aileler ve İnsan Hakları Derneği'nin 29 Mayıs 2009 tarihli talebi ve Mardin İHD Şubesi'nin çalışmaları üzerine Dargeçit Başsavcılığı, dosyayı yeniden açarak soruşturma başlattı. Savcılığın yürüttüğü soruşturma kapsamında Dargeçitli kayıp kişilerin gözaltında öldürülerek kuyulara gömüldüğü ortaya çıktı.

2012-2015 yılları arasında görgü tanıklarının ifadelerine dayanılarak yapılan kazılarda, daha önce sivillere yasak olan özel askeri bölgedeki kuyularda ağır işkence izleri taşıyan tutukluların kemikleri bulundu.

Savcılığın hazırladığı iddianame mahkeme tarafından kabul edildi. Dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutan Yardımcısı Haydar Topçam ile aralarında uzman çavuş ve köy korucularının da bulunduğu 18 kişi hakkında “kasten öldürme” iddiasıyla dava açıldı.

Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, Dargeçitli 7 sakin ile uzman çavuş Bilal Batırır'ın nasıl ve kimler tarafından kaybedildiğine ilişkin tüm detaylar mahkeme tutanaklarına yansıdı. Dava dosyasında, sanıkların sorumluluğunu belirten çok sayıda tutarlı tanık ifadesi ve bu ifadeleri destekleyen deliller yer alıyordu.

Tüm bunlara rağmen mahkeme 4 Temmuz 2022'de “somut, kesin ve inandırıcı delil elde etmenin mümkün olmadığını” belirterek 18 sanığın beraatine karar verdi.

Aileler bu karara, “Kuyularda bulunan kemiklerimiz, maruz kaldığımız ağır işkenceler ve ifadelerimiz yeterli delil sayılmadı” diyerek tepki gösterdi.

Karara karşı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi'ne yapılan itiraz talebi 7 Mayıs 2024'te reddedildi. Yargıtay'a yapılan itiraz henüz sonuçlanmadı.

1075'inci haftamızda Yargıtay'ın Dargeçit davasına adaletin önünü açacak bir yaklaşımla karar vermesini istiyoruz.

Kaç yıl geçtiği önemli değil; “Davut Altunkaynak, Seyhan Doğan, Nedim Akyön, Mehmet Emin Aslan, Abdurrahman Olcay, Abdurrahman Coşkun, Süleyman Seyhan ve Bilal Batırır için tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz ve Devletin evrensel hukuk normlarına göre hareket etmesi gerektiğini unutmayacağız.”

“'Anne, bana su ver' son duyduğumuz sesti.”

Gözaltında kaybolan Davut Altunkaynak'ın babası Abdulaziz Altunkaynak'ın mektubu da okundu:

“29 Ekim-2 Kasım tarihleri ​​arasında Dargeçit'te onlarca kişi gözaltına alındı.

Dargeçit'teki merkez komutanlığa 100 metre mesafede bulunan evimiz 30 Ekim sabahı askerler ve korucular tarafından arandı. Henüz 13 yaşında olan oğlum Davut'u soruyorlardı. Hayvanları otlatmaya giden Davut, baskın sırasında evde değildi. Otlattığı hayvanları kaybettiği için kendisine kızacaklarını düşünen David, olanlardan habersiz amcasının evine gitti. Akşam saatlerinde tekrar evimize giren vatandaşlar Davut'u evde bulamayınca yeni doğum yapan eşim Hayat'ı da alıp götürdüler.

David'i almak için amcasının evine giden asker ve gardiyanlar, kapıyı kırıp teyzemizi dövdükten sonra yatakta uyuyan David'e amcasının kıyafetlerini giydirerek onu zorla götürdüler. Merkez Komutanlığın bir işkence merkezi olduğunu hepimiz biliyorduk. Başta Hurşit İmren, Mehmet Tire, Mahmut Yılmaz olmak üzere herkes askerlerin ve korucuların orada ne yaptığını biliyordu.

Eşim Hayat birkaç gün sonra serbest bırakılıp onu David'in tutulduğu odaya götürdüklerinde son duyduğumuz David'in Filistin hangarındaki sesiydi: “Anne, bana biraz su ver.” Artık oğlumun sesini duyamıyorduk. 20 yıldır David'i bulmaya çalışıyoruz. Dargeçit ve Mardin Savcılığına gittik. Savcılar merkez polis karakoluna gidin dediler, biliyorlar. Merkez polis karakolu yanıt verdi: “Onu serbest bıraktık.”

2012 yılında Dargeçit Köyü'nden bir korucunun itiraflarının ardından kazılara başlandı. Onlarca tanığın ifadesine göre gözaltında olmayan 7 kişinin kemiklerini öldürüldükleri ve atıldıkları yerlerden çıkardık. Davud'u Dicle nehrinin kıyısında, antik kalenin bulunduğu yerde, 120 metre derinlikte bulduk.

2014 yılında çocuklarımıza işkence yapıldığı ve öldürüldüğüne ilişkin suçlama kabul edildi. 2015 yılında ise dava Adıyaman'da görülmeye başlandı. Davamızı sürdüremememiz için dava sürgüne gönderildi. Vazgeçmemizi, davamızın peşinden gitmememizi bekliyorlardı. Ama davamızdan vazgeçmedik. İHD Mardin Şubesi ve Av. Erdal Kuzu bu dava için çok çalıştı. Bizi hiçbir zaman yalnız bırakmadılar.

26 kez Adıyaman'a duruşmalara gittik. O salondaki yargılamanın tarafsız ve bağımsız olmadığını 26 kez gördük. Hem tanıkları hem de delilleri görmezden geldiler. 2022'de yargılananları beraat ettirdiler. Çocuklarımızı kaybederek vicdanı, kaybettiklerini temize çıkararak adaleti öldürdüler. Davamız şu anda Yargıtay'da.

30 yıldır oğlum ve kaybettiğimiz yakınlarımız için gitmediğimiz yer kalmadı. Meclisteki tüm partilere de gittik. Adalet talebimizi kimseye duyuramadık. Eşim Hayat gibi çocuklarım da bu davayı takip ediyor. Biz olamasak da çocuklarım ve torunlarım davamızın peşinden gitmeye devam edecek, adalet mücadelesinden vazgeçmeyecekler.

Eşimle birlikte Mardin'den Galatasaray Meydanı'ndaki tüm annelere, kız kardeşlere ve insan hakları savunucularına selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir