Avrupalı emeklilerin cenneti




Üniversitede düzenlenen panelin sonunda yorgunluğumuzu atmak için kendimizi “Avrupa’nın minik aden” olarak malum en ucuz kentini keşfedip tadını çıkarmaya başlıyoruz. Lizbon, son yıllarda kıtanın çeşitli ülkelerindeki emeklilerin göç ettikleri şehre dönüşmüş. Avrupa’da son yıllarda artan ekonomik yaşam zorluğu sebebiyle başta Fransız ve Avrupalı emeklilerinin buralara akın etmesi daha da hız kazanmış. Restorantlarda yediğimiz yemekler, içtiğimiz içkilerin fiyatı Paris’le kıyasladığımızda oldukça cazip. Kentten birazcık uzak bir kafe terasında karşılaştığımız bazı emekli Fransızlarla sohbete başlıyoruz, ortalama üç yıl ilkin Lizbon’da yaşamaya başlamış olan Michel, Fransa’da almış olduğu emekli maaşı ile burada oldukça rahat bir yaşam sürdürdüğünü, son zamanlarda ülkesinden buraya yoğun bir emekli göçü yaşandığını konu alıyor. 

ORTAÇAĞ MAHALLELERİ 

Üç milyona yakın sözü geçen Atlantik kıyısındaki kentte, mahallelerin bir çok tabiat ile iç içe bir köy yaşamını çağrıştırıyor. Şehrin en büyük meydanı olan Praça do Comercio’dan (Tecim Meydanı) deniz kıyısına doğru yürüyoruz, neredeyse her cadde ve sokakta çeşitli tiyatro sahneleri ile müzik evlerine rastlıyoruz. Kıyıya yaklaştığımızda eski yapıtların göze çarptığı zamanı Belem bölgesine varıyoruz. Bölge içinde Dünya Mirası anıtları, ortaçağ mahalleleri ile yeni ve daha uygar eğlence bölgeleri vakit içinde birçok değişik kültürü kucaklayarak birbirini tamamlamış durumda. Belem bölgesinde bulunan Saint George kalesine çıktığımızda içerideki pek oldukca zamanı yapıt, 1755’teki büyük depremlerden günümüze kadar gelebilmiş değişik uygarlıkların izini taşıyor. Deniz kıyısına vardığımızda Vasco de Gama adını taşıyan denizcilerin terk etmiş olduğu eski bir limanda Deniz Müzesi ile meşhur karaveller dahil birçok model gemiler sıralanmış. Limanın derhal yan tarafında çeşitli kuruluşlar tarafınca organize edilen tekne turları göze çarpıyor. Tagus Limanı’ndan denize açıldığımız tekneyle meşhur “25 Abril” köprüsünün altından geçerek Atlantik Okyanusu’nun ortalarına geldiğimizde yunuslar bizlere birlikte rol alıyor. 

ROCK İN RİO FESTİVALİ 

Lizbon 1994’te Avrupa Kültür Başkenti olduğundan beri Expo 1998 ve Euro 2004 şeklinde çeşitli internasyonal kültürel faaliyetlere ev sahipliği yapmış oldu. Gymnaestrada, MTV Avrupa müzik ödülleri ve uzun gemiler yarışması şeklinde birçok mühim etkinlik Lizbon’dan geçti. 21. yüzyıla geçiş adı altında tiyatrolar, beyazperde salonları müzelerle beraber çeşitli spor tesislerinin çoğalması sağlandı. Lizbon, halen her iki yılda bir Rio de Janeiro ile dönüşümlü olarak dünyanın en büyük Rock in Rio festivaline ev sahipliği yapıyor. Beş gün devam eden festivalde 400 bin seyirci ile beraber, The Rolling Stones, Justin Timberlake, Britney Spears, Shakira şeklinde dünyaca meşhur 70 sanatçı sahne alıyor. 

AB’NİN DOĞDUĞU KENT 

Uzun gezintinin arkasından botanik parkında birazcık soluklandıktan sonrasında parlementoya doğru yürümeye başlıyoruz. Şehir merkezine yakın bir konumda bulunan Palais de Sao Bento’ya (Saint Benoit Sarayı) geliyoruz. Saray, oldukça mütevazı mimariye haiz. Burada Avrupa Birliği’nin (AB) kurulmasını elde eden AB’nin temel anayasası Lizbon Antlaşması imzalandı. Bundan dolayı Lizbon, bununla beraber AB’nin doğduğu başkent olarak bilinir. 18-19 Ekim 2007’de Lizbon’da meydana getirilen zirvede 250 sayfadan oluşan AB Anayasası’nın  temelleri atıldı. Yedi yıl devam eden münakaşa ve düzeltim çalışmalarının sonucunda Lizbon Antlaşması, üye ülkeler tarafınca onaylanarak kabul edildi. Lizbon zirvesinde AB sürecinde, esas ve temel  antlaşma olan Roma Antlaşması revize edilerek yeni düzenlemeler getirildi. Buna bakılırsa 2009’da Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi ile beraber AB’nin yapısında ve karar alma mekanizmalarında mühim değişimler yapılmış oldu. Dikkat çeken mühim yenilikler içinde AB’nin “Dış İlişkiler Yüksek Temsilci” altında dış politikada tekseslilik getirilmesi oldu. Özetlemek gerekirse Lizbon Antlaşması ile AB, hukuki ve siyasal olarak daha da güçlenerek internasyonal arenada yerini aldı. Antlaşmada bununla beraber daha ilkin Avrupa Topluluğu olan bu oluşumun adı Avrupa Birliği olarak da değiştirildi.Lizbon’da dünya düşünce özgürlüğü ve demokrasi adı altında dört günlük üniversite panelini tamamlıyoruz. Artık Paris’e dönme vakti geldi. Havaalanının yolunu tutuyoruz, geçirdiğimiz bu kısa gün içinde bu minik aden Lizbon’da Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden göç eden emeklilerin ne kadar iyi bir yaşam yeri bulduklarını daha iyi anlıyoruz. Lizbon’a yeniden gelmek için yeni planlar halletmeye daha uçağa binmeden başlıyoruz.[email protected]

Yoruma kapalı.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası