Fatih Akın, ister bayağı olsun ister olağandışı, çelişkileri bolca yaşam öykülerine el atmayı seven bir beyaz perde insanı. Filmlerinde işlediği karakterleri yargılamaktan oldukça anlamaya çalışan, sözcüğün birincil anlamıyla sevgiyle kucaklayan özgü bir öykü anlatıcısı…
Hem gerçekçi, hem de düşsel dünyalar içinde gidip gelen duyarlı epik dilinin dürtüsüyle, melodramla flört etmekten kendini alıkoyamayan, dört dörtlük bir oyun düzeni cambazı…
Bu özellikleriyle de değişik eleştirilere zemin hazırlayan, birbirinin zıttı tepkilere âdeta davetiye çıkaran, özgüveni sağlam bir yönetmen…
ÖZ YAŞAM ÖYKÜSÜ
Wagner’in müziğine ve işlediği destana göndermede bulunan “Rheingold” adlı bu film, Fatih Akın sinemasının tipik bir örneği. Her şeyin birbirine geçmiş olduğu devingen kurgusu; kendini ciddiye almıyor gözükse de, toplumsal ve siyasal boyutlarıyla oldukça katmanlı olan içinde ne olduğu ve gerilimli örgüsüyle alabildiğine özgür ve örneksiz bir öz yaşam öyküsü. Giwar Hajabi, bugün Almanya’da yaşayan, rap müziği branşında “Xatar” (Tehlikeli) takma adıyla ün yapmış İranlı bir Kürt. Kartviziti şişkin, geçmişi hareketli, kabadayı bir müzikçi… Esrar kaçakçılığından silahlı hırsızlığa kadar birçok kabahat işleyip sekiz yıl hapis yatmış olduğu sırada kendi müziğini ve markasını oluşturmayı başarmış varlıklı bir iş adamı…
YEŞİLÇAM GİBİ
İranlı Kürt müzisyen bir ailenin ilk evladı olan Giwar, dağ başlangıcında sürdürülen silahlı direniş esnasında, bombalardan kaçan annesinin sığındığı bir mağarada, 1980’lerin başlangıcında gözlerini dünyaya açmış. İlk duyduğu sesler, bombaların boğuk yankıları ve yarasa çığlıkları olmuş. İmam Homeyni’nin baskısından kurtulmak için Irak’a sığınan besteci babasının orada da tutuklanıp işkence görmüş olduğu hapishanede, daha küçücük bir çocukken, annesiyle beraber mahpusluğu tanımış…
Kızıl Haç’ın yardımıyla ilkin Paris’e sonrasında Bonn’a yerleşmişler… Almanya’da bir klasik orkestranın şefi olan babası, daha genç bir kemancı hanıma aşık olup gidince, anası ve ufak kız kardeşiyle beraber yaşam savaşı vermek zorunda kalmışlar. Mahalledeki kimi Türk kökenli çetelerin zorbalığına, pazuları ve yumruklarıyla direnmiş yeni yetme Giwar… Porno film kasetleri ve esrar satarak ailesini ‘geçindirmeye’ soyunmuş, mahalli mafyalarla kurduğu ilişkileri sağlamlaştırmış…
Evet, alın size değme Yeşilçam senaryo yazarına parmak ısırtacak kadar renkli bir özyaşam!…
Fatih Akın, Giwar Hajabi’nin yazdığı otobiyografiden yola çıkarak değindiği senaryoyu, yapımcı kasketi yardımıyla alabildiğine özgürce çekmiş. Oldukça ta iyi yapmış. Bir Hollywood ya da platform yapımı olsaydı, “Rheingold” herhalde bu kadar keyif vermezdi…
TEPKİ GÖREBİLİR
Karşıt sert tepkilere, önyargılı hatta ahlakçı değerler adına yapılacak bir takım eleştiriye de kuşkusuz göğüs germek zorunda duracak olan Fatih Akın, aslen, kahramanını ne yüceltiyor, ne de suçlayıp cezalandırıyor. Yaşamış olduğu kabusları, maruz kalmış olduğu baskıları, çaresizliğini, direnç enerjisini ve çılgınlıklarını, kara mizahın akıcılığıyla bir kent destanına dönüştürüyor. Yan karakterleri işlerken de aynı tarafsızlığı sergiliyor. Mesela, Kürtlerin Hollanda’daki mafya babasını yorumlayan Uğur Yücel’in kan ve can katmış olduğu acımasız karakter bile, bir noktada insanlığını tüketemiyor…
Fatih Akın, bir zamanlar Yılmaz Cenup’in yaşamını anlatmayı da düşünmüştü. Sonrasında olmadı…
Ümit ederim, bigün sinemamızın bu oldukça renkli ve mühim adını özgürce beyaz perdeye aktarma olanağı bulur…
Yoruma kapalı.